Deauxma’nın grup macerası tam bir fırtına gibi patladı. Üzerindeki deri kıyafetler ve keskin bakışlarıyla odada hüküm sürerken, etrafındaki kadınlar birer avcı gibi üzerlerine çullandı. Straponu hazırlayıp ağızlarına sokması an meselesiydi; herkesin içinde açılan bu vahşi oyunda, kimsenin çekincesi yoktu. İlk hamlede sertçe dayadı amcıklarına, o iğne deliği gibi dar yuvayı zorlayarak içeriye doldu. Kadınların nefesleri hızlandı, yüz ifadelerinde hem acı hem de haz çakışıyordu. Deauxma’nın elinde oyuncak değil adeta bir kök makinesi vardı; sert itişlerle arka arkaya daldırıyor, her defasında daha derine saplanıyordu.
Grubun ortasında kalan folloşlar kendilerini kaybedip sokmanın zevkini hissedince işler daha da kızıştı. Yavaş yavaş tırmanan ısı, kaotik bir tutkuya evrildi; dudaklarında hafifçe titreyen öfke ve istekle kendi ellerini de devreye soktular. Deauxma’nın straponu şiddetle inliyor, amcıkların içine boşalırcasına dalıp çıkıyordu. Kadınların sesleri çıldırtıcıydı; bazıları ağzını açıp kükreyerek “Daha sert!” diye yalvarırken, diğerleri diz çökmüş anneler gibi boyun eğmişti.
Artık tamamen çılgına dönmüştü ortam. Bir taraf soğuk terler dökerken diğer taraf yanıyor, neredeyse yan yana duran bedenlerden çıkan sesler duvara bile işliyordu. Deauxma tokmak gibi vurdukça kadınların kalçaları ritmik olarak yukarı aşağı sallanıyor, her itişte daha fazla hapşırıyorlardı. Straponun ucundan sıvılar akmaya başlamıştı; amcıklar yarılmış, içten kavranmış ve artık dayanılmaz hale gelmişti.
Son tırmanışı duyumsayan her kadın azgınca bağırdı ve bedenlerini teslim etti. Odaya yayılan ağızdan çıkan hızlı nefesler, inleyen amcıklar ve karıştırılmış saçlar arasında tek bir gerçek vardı: Deauxma’nın elinde büyük bir güç vardı ve o bu gücü acımadan kullanıyordu. Son darbeyi vurup göbeğine kadar saplandığında herkes aynı anda boşalmanın sarsıcı kıvılcımını hissetti; yüksek volümlü iniltiler odanın dört köşesine çarparken, hiçbir şey eski hallerine dönmeyecekti artık…
